Page 146 - Nurettin Çarmıklı Babama Söz Verdim
P. 146
kenden gider, hissemize düşen ekmeği fırından alır, yol-
da dayananamaz eve gelinceye kadar yarısını yerdim.
Gerçi bizim evde ayrıca ekmek de pişerdi ama normal
istihakımızdan bana düşen el kadar bir dilim ekmek-
ti. Zeytini zor bulur, şeker yerine üzüm kurusuyla çay
içerdik. Bu koşullarda büyüyünce Doğu’da iş yapmak,
bana o kadar zor gelmedi. Alışkın olmayanların Doğu
gerçeği karşısında nasıl şaşırdıklarını, nasıl zorladıkları-
nı yanımda çalışanlardan gözlemleyebiliyordum.
Bir gün, İzmirli bir mühendisle çimento için Kars’a
gidiyorduk. Yolumuzun üzerinde bir köy var. Adını ha-
tırlamıyorum. Şöyle bir rampa çıkarak giriyorsun köye.
Biz o rampayı çıktık, baktık, yolun kenarındaki hen-
deklerden buhar çıkıyor. Mayıs’ın 10’u, 15’i. Karlar yeni
eriyor. Yol kenarındaki hendekler kar suyu dolu. Yak-
laştık. Baktık ki iki çocuk. Çıplak. O buharlaşan yerden
bunlar çıktı. Kar suyunda yıkanıyorlar. İzmirli mühen-
dis şok oldu. “Yahu” dedi, “Ne biçim yer burası? Böyle
insan yaşar mı?” Yol boyunca “Allah, Allah; Allah Al-
lah!” deyip durdu. Ben ise çok normal karşılamıştım.
Doğu buydu. Doktor yoktu, ilaç yoktu. Anaları baba-
ları işte güçteyken çocuklar kar suyunda oynar, çimer-
lerdi. Sonra hastalanıp ölenler ölür, bünyesi en kuvvet-
li olanlar yaşardı.
Doğu gerçeğine yabancı olanlar bunlara şaşardı. Da-
yanamaz kaçardı. Çok müteahhit, oralarda aldığı işi bi-
147
20.12.2005 08:39:04
N-Carmikli.indd 147 20.12.2005 08:39:04
N-Carmikli.indd 147